İki veya daha çok iplik grubunun; çeşitli şekillerde, birbiri arasından, altından, üstünden geçirilerek meydana getirilen ürüne dokuma denilir (Deniz 2000: 57). Bugün Anadolu'da düz dokuma yaygıları ve halı olmak üzere iki tür dokuma tekniği uygulanmaktadır.
Anadolu'da düz dokuma yaygıları ve halı dokumak bir gelenektir. Bunlar; çeyiz hazırlamak, çadır ve evde yer sergisi (yaygı), örtü, perde veya yük (yatak-yorgan) önünü kapatmak ve süs eşyası olarak kullanmak amacıyla dokunur (Deniz 2000: 58).
Düz dokuma yaygılarının kilim, cicim, zili ve sumak olmak üzere çeşitleri vardır. "Kilim", çözgülerinin renkli desen ipliği ile örtüldüğü, tersi ile düzü bir olan düz dokuma yaygısıdır (Görgünay 1995: 16). Atkı ipliklerinin çözgü iplikleri arasından bir alttan ve bir üstten geçirilmesi, sıkıştırılması ile çözgü ipliklerinin gizlenmesiyle oluşan atkı yüzlü dokumalardır.
Atkı yüzlü dokumalarda deseni meydana getiren, atkı dışında renkli desen ipleri de kullanılmaktadır. Bu ipler dikey ya da yatay yönde ilerletilerek yüzeyde kabarık motifler meydana getirir. Renkli desen iplerinden her birinin uçları
serbest bırakılır. Bu nedenle dokumanın düzgün tarafında dağınık ve karmaşık ipler görünür. Bu şekilde çözgü ve atkı iplikleri arasına renkli desen iplikleri atılarak sıkıştırılmak suretiyle meydana getirilen dokuma türüne "cicim" denilir.
Bazen de desen ipleri çözgülerin arasından, yatay yönde, bir, iki, üç veya daha fazla çözgü üzerinden atlatılarak geçirilir ve uçları, cicimdeki gibi, serbest bırakılır. Bunlara da "sili veya zili" ismi verilir. Bir kısım dok umalarda ise desen iplerinin sayısı artırılıp, çözgülerin üzerinden ters ve düz yönden sarılarak ilerletilir. Bu tür örneklere de "sumak" denilir (Deniz 2000: 57).
Düz dokuma yaygıları olan kilim, cicim, zili ve sumak, araştırma konumuz olan halılardan farklı niteliklere sahiptir. En belirgin farklılıkları düz dokuma yaygılarında düğüm kullanılmaması ve havlı (tüylü) yüzeylerinin bulunmamasıdır.
Pamuk, yün ve ipek ipliklerin halının boyuna, yan yana dizilmesiyle meydana gelen çözgü iskeletinin her çift teline, yün, floş ve ipek ipliğinden ilme bağlanıp üzerine atkı atılıp sıkıştırılarak aynı yükseklikte ya da yer yer farklı yüksekliklerde kabartmalı olarak kesilmiş, havlı yüzü olan dokumalara halı denir
(Özel 1989:9).
Halı kelimesinin etimolojik yapısı üzerine farklı görüşler vardır. Radlof'a göre "kalın, çeyiz veya kalınlığı çeyiz" anlamına gelir. Bir kızın ömrü boyunca kalabilecek çeyiz eşyasının başında Türklerin ata sanatı olan halı gelir. Bundan dolayı kelimenin kalıng, kalın, kalı kelimesinden geldiği öne sürülmektedir (Aslanapa, Durul 1973:12). Batı Türkçesi'nde kelimenin başında yer alan "k" sesi birçok lehçede "h" olarak karşımıza çıkar. Kelime doğu, batı, güney ve kuzey Türk lehçelerinde halı ya da kalı şeklinde söylenmekle birlikte kalıça, halıça ve halıca olarak da söylenmektedir (Açıkgöz 1984:160).
Halıcılık, kökeni milattan önceki yüzyıllara değin uzanan "dokumacılık" sanatının bir dalıdır. Günümüze değin yapılan araştırmalar; insanların ilk çağlarda,
ağaçların soyulabilen kabuk ve liflerinden hasır ve sepet örer gibi, yaygı yaptıklarını ortaya koymuştur. Neolitik çağlarda ise, evcilleştirilen koyunların yünlerini bükmek suretiyle elde edilen ipliklerle dokunan örtülerin, halıcılık sanatının temelini oluşturduğu sanılmaktadır. Yünü de sırasıyla keten lifi, pamuk ve ipeğin izlediği bilinmektedir (Görgünay 1972:2).
Halının halı haline gelmesi için birçok aşamadan geçmiş olduğuna şüphe yoktur. İnsanoğlu halıyı yüzyıllar geçtikten sonra dokumaya başlamıştır. Her sanat dalı gibi halı da olgunlaşma devri geçirmiştir. Orta Asya'nın otlaklarında bol bol yetişen koyunların bu yolda büyük etkileri olmuştur. İlkbaharda yünleri kırpılmayan koyunların, yaş olmayan yerlerde yatınca yünlerinin birbirine geçerek kalıp haline geldiği görülür. Bunu gören çobanlar yünü ıslatarak dürmeye, sıkıştırmaya başlamışlar ve böylelikle keçe elde etmişlerdir. Yünü boyayarak renkli keçeler dahi yapmışlardır. Keçeden sonra çul dokunmaya başlanmıştır. Kilim, cicim, zili, sumak gibi dokumalar hep aynı cinstendir. Ararlarındaki farklar; renk, dokunuş, incelik, kabalık, genişlik, uzunluk gibi yönlerdendir. Yere sermek ve çadıra perde yapmak için kullanılan bu gibi eşyalar aynı zamanda örtü için de kullanılmıştır. Zamanla ince olan kilimin ve zilinin dokumaları arasına birkaç ip parçaları bağlayarak seyrek ve kaba tüylü "hopan" adı verilen bir örtü elde edilmiştir. Hopan, halının habercisi olmuştur. Zaman içerisinde de dikey gelen erişlere, daha sık olarak ip parçalarının düğümlenmesiyle halı ortaya çıkmıştır. Dışarıya doğru taşan bazı düğümlerin uçları kesilerek bütün düğümlerin bir sıraya getirilmesi ile de halıya düzgünlük ve güzellik getirilmiştir (Atalay 1967:13-14).